Halbuki, şimdi millet ve vatana gayet zararlı olan komünist ve masonların eserlerine müsaade edildiği halde, yüzbinlerle kimsenin imanını kurtaran Kur’an’ın, gayet hak ve pek çok menfaatli bir tefsiri olduğunu....
Üstadımız; manen ve maddeten, Demokrat Parti’ye yardım için talebelerini hafifçe teşvik etmişti. Onu, Halk Partisi’nin muannid müstebidleri anladıkları için manasız bir bahane ile habbeyi kubbe yaparak, bu muameleyi yaptılar. Yoksa, her tarafta, bu kitaplar, posta ile alınıp veriliyor ve buraya da İstanbul’dan ve başka yerlerden geliyor ve ilişilmiyordu. Bu vaziyet, çok dessasane, ümit edilmeyen bir plandır!
Bi ismihi Subhanehu: ve in min şey’in illa yüsebbihu bihamdihi
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekâtühü Ebeden Daimen.
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Evvela: Leyle-i Kadirinizi ruh u canımızla tebrik ve Ramazan’ın her bir gecesinin, Nur şakirtlerinin hakkında birer Leyle-i Kadir ve birer Leyle-i Beraat hükmünde olmasını, rahmet-i İlahiyeden niyaz ediyoruz!
Saniyen: Ramazan’ın aşere-i ahirinde, en ziyade, dünyayı unutmağa ihtiyacım varken, Risale-i Nur’a ehemmiyetsiz bir taarruz yapıldı ki, buradaki kardeşlerimizin Sebîl’ür-Reşad’a, bera-yı malumat yazdıkları ve size bera-yı malumat, leffen gönderdiğimiz mektuptaki hadise, beni bir iki gün, ziyade sarstı. Fakat inayet-i İlahiye ile inşaallah, bu hadise de (yeni hükümet, eski hükümetin rağmına olarak) Risale-i Nur lehinde vaziyet almağa sebebiyet verecek diye teselli oldum.
Salisen: İnebolu talebeleri namına; büyük ruhlu, küçük İbrahim’in mektubuyla Abdurrahman, Selahaddin’in, merhum Molla Muhammed kardeşimin vefatı münasebetiyle yazdıkları mektupları, bu küçük hadisenin teessüratını izale ettikleri için “Allah razı olsun!” dedim. Benim kardeşim, onların kardeşi de olduğu için ben de onları taziye ederim! Onların, o havalideki Nurcuların, Leyle-i Kadirlerini tebrik ederim! Benim tarafımdan onlara bildirirsiniz.
Ve Akşehir’de; Nur’un on talebesinin imzasıyla, benim Akşehir’de de bir miktar kalmam arzusuyla yazdıkları samimane mektuplarına çok teşekkürle beraber şimdilik kendim, onlara cevap veremiyorum. Kader, kısmete bırakıyorum.
Umum hemşire ve kardeşlerine dua eden ve dualarını isteyen kardeşiniz: Said-i Nursi
***
2. Sayfa
Bi ismihi Subhanehu
Hak ve hakikatin naşiri olan Sebîl’ür-Reşad’a!
Hâlâ Halk Partisi namına yapılan, yüz cihetle kanunsuz bir muameleyi arz ediyoruz!
Üstadımız Bediüzzaman Said-i Nursi, şiddetli zehirlerin neticesi olarak hastalığı şiddetlenip hayattan ümidini kestiği için kendi nafaka parasıyla aldığı sekiz adet kitabını muhafaza etmek üzere müftü kardeşine göndermişti. Emirdağ Postahanesi; güya, zabıta memuru vazifesi yapıyor gibi gizli bir maksada binaen, bu kitapları zapt ederek hemen, bizzat, kendisi gidip jandarma dairesine, kaymakama, adliyeye ve telefonla Afyon’a şayi’ edip işi şa’şaalandırarak, kitapların hepsini adliyeye verdirmiştir. Halbuki kitapların mahiyeti şudur:
Beş parçası mahkemede bulunan müdafaat ve zeyillerinden ibarettir. Diğer üç kitap da şimdiki Adliye Vekili Halil Özyörük’ün üç defa beraatlerine karar verdiği eserlerdir ki Denizli mahkemesi, aynı eserlerin eczalarını iade etmiştir ve Afyon mahkemesinin de hükümlerini bozmuş ve o eserlerin beraatlerine rey vermiştir. Gerçi komünist olan eski Adliye Vekili Fuad Sirmen, eski heyet-i vekileye ihbar etmiş ve Kur’an’ın gayet hak ve menfaatli bir tefsiri olan Zülfikâr mecmuasının dört yüz sahifesi içinde, otuz sene evvel yazılan iki ayetin tefsirine dair iki sahifeyi bahane ederek, bu çok mühim eseri yasak etmeye çalışmıştır. Halbuki, şimdi millet ve vatana gayet zararlı olan komünist ve masonların eserlerine müsaade edildiği halde, yüzbinlerle kimsenin imanını kurtaran Kur’an’ın, gayet hak ve pek çok menfaatli bir tefsiri olduğunu, beş yüz bin adamın şehadetiyle ispat edeceğimiz eserlere, evrak-ı muzırra gibi böyle muamele yapmak ve üstadımızı, bu hastalıklı, nazik zamanında, öz kardeşine karşı o hazin tesiratı vermek, yüz cihetle kanunsuzdur diye size arz ediyoruz!
Saniyen: Bu meselenin gayet sinsi ve gayet gizli hakikati şudur:
Üstadımız; manen ve maddeten, Demokrat Parti’ye yardım için talebelerini hafifçe teşvik etmişti. Onu, Halk Partisi’nin muannid müstebidleri anladıkları için manasız bir bahane ile habbeyi kubbe yaparak, bu muameleyi yaptılar. Yoksa, her tarafta, bu kitaplar, posta ile alınıp veriliyor ve buraya da İstanbul’dan ve başka yerlerden geliyor ve ilişilmiyordu. Bu vaziyet, çok dessasane, ümit edilmeyen bir plandır!
Salisen: Zülfikâr’daki mevzu-u bahis iki ayetin tefsirinden bin misli bir muhalefetle halen matbuatta, eski hükümete hücumlar yapılıyor ki şimdi o ayetlerin tefsiri, zerre miktar, bir suç olamıyor.
Bundan anlaşılıyor ki bu muameleler, Halk Partisi hesabına yapılmakta devam edilen keyfî işlerdir ve Halk Partililerin:
“Saltanat, Demokratlarda ise hüküm ve icraat ve iktidar bizdedir!” iddia ve vehimlerinin bir numunesidir.
Emirdağ Nur talebeleri namına:
Mehmet, İbrahim, Ziya ve saire.